Hukuk biliminin çeşitli dallarını incelerken, genellikle öznel hukukun özünün yanlış anlaşılmasıyla ilgili zorluklar ortaya çıkar. Bu kategori, hukuk alanındaki en önemli kategorilerden biridir. Öznel haklar, belirli tek bir yasal ilişkide kişilerin çıkarlarının tatmini ile ilişkilidir. Bunlar, karmaşık bir normlar ve sosyal davranış kuralları sistemi olan nesnel hukukla karıştırılmamalıdır.
Hukukta sübjektif hukuk, yetkili bir kişiye atanan ve yasal ilişkideki diğer katılımcılara görev verilmesiyle güvence altına alınan olası davranış ölçüsü olarak adlandırılır. Burada, nesnel yasa temelinde gerçekleştirilen ve elde edilen izin verilebilir davranışın derecesinden bahsediyoruz.
Sosyal ilişkilerin gelişimi sırasında, öznel haklar ve yükümlülükler, sosyal etkileşimin iki ayrı katılımcısı arasında tekil olarak ortaya çıkar. Zamanla, toplumun diğer üyeleri arasında da aynı ilişki ortaya çıkar ve bu da yasal düzenleme ihtiyacını doğurur. Bu noktadan sonra hukukun üstünlüğünün biçimsel tanımı başlar. Resmileştirilmiş norm, yasal ilişkilerin konularına hangi davranış ölçüsüne sahip olduğunu, hangilerinin öznel hak ve yükümlülükleri olduğunu gösterir.
Öznel haklar, yasal bir ilişkinin ortaya çıktığı menfaatler elde etmek için yasal ilişkilere katılanlar tarafından belirli eylemlerin gerçekleştirilmesi yoluyla gerçekleştirilir. Bir kişinin sübjektif hakkı, diğerlerinin yasal yükümlülüğüne karşılık gelir. Sübjektif hak, kendisinden ret edilmesi veya bu hakkın başka kişilere devredilmesi halinde sona erer.
Bu tür bir hukuk böyle bir isim aldı, çünkü öznel hukuk, bireysel bir konunun ihtiyaçlarının karşılanmasıyla doğrudan ilgili. Ayrıca, bu hakkın kullanılması, kişinin öznel iradesine, şu veya bu eylemi gerçekleştirme veya reddetme arzusuna bağlıdır. Eylemler yasal ise, kişi izin verilen davranışlar çerçevesinde sınırlandırılamaz, bu kişiye sağlanan faydalardan yararlanma hakkına sahiptir. İyiye ihtiyaç yoksa sübjektif hak önemsiz hale gelir ve gerçekleşmez.
Örnek olarak, bir siyasi liderin eylemlerinden hayal kırıklığına uğrayan bir kişinin bunlara siyasi pasiflikle tepki gösterdiği ve seçimlere katılmayı reddettiği bir durumu gösterebiliriz. Başka bir deyişle, burada oy hakkının kullanılmasının reddedilmesinden bahsediyoruz. Bu durumda sübjektif hukuk, hukuki ilişkilerin sahibi için önemsiz hale gelir.